Harry alnındaki acıyla yerinden fırladı.. Uyanmıştı. Bir müddet gözleri açık halde yatakta uzanmaya devam etti ve az önce gördüğü rüyayı düşünmeye başladı. Acaba geçen seneki gibi orada Voldemort olarak mı bulunmuştu? Ama Lumos diye fısıldadığında kendi sesine sahip olduğundan emindi. Peki ya karşısındaki gördüğü o muhteşem erkek kimdi? Harry daha önce hiç öyle harika hatlara sahip olan bir insan tanımamıştı. Belki de insan değildi? Ama insan olduğundan da emindi nefes almasa bile karşısında bir insan vardı ve kendisine bakıyordu. Harry’nin daha önce hiç görmediği gözlerle kendisine bakıyordu. Harry o gözlerde sevgi olmadığını görmüştü ama nefrette yoktu Harry’nin o gözlerde görebildiği tek şey açlıktı. Sonra elini yara izine götürdü onun acısıyla uyanmıştı ama şimdi hiçbir şey hissetmiyordu.
Harry bu düşüncelere öylesine dalmıştı ki aşağıdan gelen bir iniltiyle irkildi. Petunia teyze bir hayvanınkine benzer boğuk sesler çıkarıyordu ve ardından Harry kendi adını duydu “HAAARRYY POOTTEEER” Vernon enişteden gelen bu ses pek de iyiye işaret değildi.
Harry mutfağa girdiğinde içeride cenaze evindeki gibi bir hava vardı. Dudley ilgisiz bir şekilde yere bakıyordu ve Petunia teyze Dudley’nin baktığı yerin yanında diz çökmüş şekilde boğuk sesler çıkarmaya devam ediyordu. Harry’nin mutfağa geldiğini tek fark eden Vernon enişte gibi görünüyordu. Vernon enişte sinirden kızarmış bir şekilde Harry’ye bakıyordu ve bir eliyle de yerdeki bir şeyi işaret ediyordu. “BU NE?” diye kükredi. İşte o zaman Harry Petunia teyzenin geçen sene üye olduğu Çalışkan Ev hanımları Derneğinden aldığı eski Yunan tanrılarına benzeyen heykel şeklindeki Yılın En Çalışkan Ev Hanımı ödülünün paramparça olmuş bir halde yerde durduğunu gördü. Kendisine yönlendirilen suçlamayı fark ederek “Ben yapmadım” dedi. Vernon enişte pek tatmin olmuş görünmüyordu.
“Kim yaptı o zaman”
“Bilmiyorum”
Petunia teyze Harry’nin varlığının yeni farkına varmış gibi gözlerini Harry’ye çevirdi. “Bu evde tuhaf davranışları olan ve sürekli olay çıkaran bir tek sensin. Bunu sen yaptın biliyorum. Tıpkı annen gibisin. Kimse onun kötü ve işe yaramaz olduğunu görmek istemiyordu ama ben görüyorum ikinizde öylesiniz.”
Harry Petunia teyzenin gözlerindeki nefreti görebiliyordu. Özellikle annesinden bahsederken sanki umutsuz bir vakadan bahsediyormuş gibi yüzünü buruşturmuştu. Petunia teyze Harry’yle konuşmasını bitirdikten sonra tekrar parçalara dönmüş ve yeniden inlemeye başlamışı. Harry’nin varlığını unutmuş gibiydi. Dudley ise annesinin konuşması boyunca nefretle Harry’ye bakmıştı Harry’nin azarlanması her zaman onun hoşuna giderdi şimdiyse o da annesi gibi yerdeki parçalara bakıyordu.
Vernon enişte sonunda yerdeki parçaları işaret etmeyi bırakmış ve Harry’nin üzerine doğru yürümüştü “Eğer bugüne kadar bu evde kalabilmişsen ve bizde senin tüm anormal davranışlarına katlanabilmişsek bu bizim yardım sever ve şerefli bir aile olmamızdan kaynaklanıyor.” Aslında oradaki herkes bunun gerçek sebebinin alınan tehditler olduğunu biliyordu. Vernon enişte elini havaya kaldırmıştı “Eğer kendin gibi anormal dostlarına güveniyorsan-” Şak
İçeriden gelen ses karşısında Petunia teyze bile iniltiyi kesmiş ve sesin geldiği tarafa dönmüştü. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra oturma odasından birisi konuşmaya başladı.
“Burada kimse yok.”
“Belki hâlâ uyuyorlardır.”
“Ah şu Mugglelar ne kadar da tembel oluyorlar. Neyse işimiz kolaylaştı. Harry’i alıp gidelim bilgilendirmek içinde mektup bırakırız.”
İki ses sahibi mutfak kapısına doğru geldiklerinde Petunia teyze tiz bir çığlık attı. Dudley hayalet görmüş gibi bembeyaz oldu ve hemen elleriyle arka tarafını güvence altına aldı. Vernon eniştenin az önce kırmızı olan yüzü şimdi mor olmuştu. Kapıdaki iki adamı gördüğü için sevinen bir tek Harry’ydi.
Moody mutfak kapısında durmuş ve Vernon enişteye öldürecekmiş gibi bakıyordu. Vernon enişte az önce Harry’ye harika bir tokat atmak için elini havaya kaldırdığını ve elinin hâlâ havada olduğunu fark etti ve pozisyonunu değiştirdi. Sessizliği bozan Lupin oldu. “Naber Harry? Seni götürmeye geldik.”
Harry’nin içini bir anda bir sevinç dalgası kapladı. Privet Drive’dan ayrılmak muhteşem bir fikirdi. Sonra Harry Moody ve Lupin’in ellerine baktı, süpürgeleri yoktu hem olsa bile gündüz vakti uçmaları imkânsızdı. Bir an umutlanarak “Cisimlenecek miyiz” diye sordu. Bunun en az gündüz vakti uçmak kadar imkânsız olduğunu biliyordu ama ağzından çıkmıştı bir kere. Moody şüpheyle Harry’ye bakarak “Sen bunun için küçüksün evlat. Birazdan Mr. Weasley arabayla buraya gelecek, ben o şeye binmeye dayanamadığım için buraya cisimlenerek geldim ve Lupin de bana eşlik etti.” dedi.
“Hadi Harry sen eşyalarını topla” dedi Lupin.
Harry heyecanla yukarı çıktı. Dağınık olan eşyalarını sandığına fırlatmaya başladı. Eğer Tonks burada olsaydı bu işlemin daha kolay olacağını düşündü. Toparlanma işlemi bittikten sonra nefes nefese kalmıştı. Hâlâ boş olan Hedwig’in kafesini de aldı ve odasından çıktı. O kadar hızlı hazırlanmıştı ki aşağıya indiğinde herkesi bıraktığı gibi buldu kimse hareket etmemiş gibi görünüyordu. Moody ve Lupin’e sandığını göstererek “Hazırım” dedi “İçeri oturalım mı” Lupin olur anlamında kafasını salladıktan sonra oturma odasına yönelmişlerdi ki Moody birden asasını çıkarttı ve mutfağa doğrulttu.
Bu ani hareket karşısında Vernon enişte Dudley’ye doğru atılarak onun önüne geçti ve kocaman bedenini oğluna siper etti. Savunmasız duran Petunia teyze “yapma” der gibi gözlerini açmış kafasını iki yana sallıyordu. Harry bir an Moody’nin de Hadrig gibi Dursleylerden birine zarar vereceğini düşünerek heyecanlanmıştı ama Moody reparo diye haykırınca umutları kayboldu. Bu büyünün anlamını bilmeyen Dursleyler gözlerini kapatmış sonlarını bekliyorlardı.
Yerdeki heykel parçaları hızla birbirine yapıştı. Eski yunan tanrılarına benzeyen heykel öncekinden sağlam görünüyordu. Hâlâ kafasını iki yana sallamaya devam eden Petunia teyze gözlerini açtı ve ödülünün sapasağlam önünde olduğunu görünce coşkulu bir kahkaha attı.
Oturma odasına geçildiğinde Dursleyler sıkışarak da olsa aynı koltuğa oturmuşlardı. Büyücüler tarafından rehin alınmış gibi davranıyorlardı. Deli-Gözün normal gözü Dursleyler üzerinde sabitlenmişken diğer gözü yavaşça etrafı tarıyordu. “Güzel ev, ama Harry’nin odası biraz küçük görünüyor.” Moody bunu biraz tehdit edercesine söylemişti ama Harry odasından bir şikayeti yoktu kendisine yetiyordu.
Uzun süren bir sessizlikten sonra evin önüne bir arabanın park ettiğini duydular. Duymamaları mümkün değildi çünkü araba ani bir frenle durmuş ve bir şeylere çarpıp yere devirmişti. Harry, Petunia teyzenin bu kadar dikkat çeken bir arabanın evlerinin önünde durmasına komşuların ne diyeceğini düşündüğünden emindi. Harry, Lupin ve Moody gitmek için ayağa kalktıklarında birden Mr. Weasley odanın ortasında belirdi.
Bir anda Mr. Weasley’yi görünce Petunia teyze korkuyla geriye sıçradı ve Dudley dilini uzatıp kontrol etti. Harry; Dudley’nin, Fred’in “yanlışlıkla” düşürdüğü şekerlemeyi yedikten sonra başına gelenlerden dolayı çok sevmesine rağmen bir daha şekerleme yemediğini biliyordu hatta ne zaman bir şekerleme görse heveslenip saldırıyor ama sonradan dilini uzatıp kontrol ediyor ve şekerlemeyi yerine koyuyordu. Vernon eniştenin henüz normale dönmeye başlayan yüz rengi tekrardan mor bir hal almıştı ve büyüyen gözleri az önce odanın ortasında beliren Mr. Weasley ve şömine arasında gidip geliyordu.
Mr. Weasley neşeli bir sesle “Herkese merhaba arabayı kapının önüne park ettim.” dedi. Gözlerinde hafif bir suçluluk duygusu vardı Harry bunun az önce devirdiği çöp bidonundan kaynaklandığını düşünüyordu.
“Her şey hazırsa gidebiliriz.” Harry hızlıca sandığını ve kafesi eline aldı. Mr. Weasley ile birlikte kapıya doğru yönelmişlerdi ki Mr. Weasley birden durdu ve Dursleylere doğru döndü. “Bir şey unutmadınız mı? Harry’yi bir daha ki yaza kadar göremeyeceksiniz.” dedi.
Petunia teyze hiç içten olmayan bir sesle “Hoşça kal” dedi. Lupin ve Moody de aynı anda “Görüşürüz Harry” dediler ve birden yok oldular.
Arabaya bindiklerinde yüzünde Mr. Weasley mahcup bir ifadeyle “Araba sürmek konusunda pekiyi değilim yeni yeni öğreniyorum.” dedi sonra gülümseyerek “Benimle yolculuğa çıkmaya hazır mısın?” diye sordu ve göz kırparak arabayı çalıştırdı. Araba sokağın sonuna gelinceye kadar Harry arkasında uzaklaşan Privet Driver’a baktı. Evet Mr. Weasley’nin iyi bir sürücü olduğu pek söylenemezdi ama Privet Drive’dan uzaklaştığı için Harry’ye göre bunun bir önemi yoktu.
İnsanların olmadığı bir bölgeye geldiklerinde Mr. Weasley bir düğmeye bastı ve araba havalanmaya başladı. Biraz sonra gökyüzünde uçuyorlardı. Yolculuk boyunca Harry dışarıyı incelemişti. Bir kez daha bu yollardan geçmişti ama o zaman hem geceydi hem de yanında Ron olduğu için dışarıyla pek ilgilenmemişti. Sessizliği Mr. Weasley bozdu.“Yaz tatilin nasıldı Harry?” Harry’ye göre bu soru çok anlamsızdı çünkü Privet Drive’da geçen zaman asla güzel olmazdı ama yalan söyleyerek “İyiydi” dedi.
“Teyzenin ödülünü neden kırdın?” Harry bu soru karşısında şaşırmıştı çünkü olay sırasında Mr. Weasley orada değildi. Hem heykeli Harry kırmamıştı ama kimin kırdığını biliyordu. Dün gece mutfaktan bir takırtı gelmişti. Demek ki bu ses kırılan heykelin sesiydi. Ama o an Harry boş mektupları gönderip gece mutfağa girerek cama yazı yazarken heykeli kıran adamdan bahsederek mutluluğunu bozmak istemiyordu. Bu yüzden gülümseyerek “Bazen bunu hak ediyorlar.”dedi Mr. Weasley biraz şaşırmış şekilde Harry’ye baktı belli ki Harry’den beklediği cevap bu değildi ama sonra halden anlar bir şekilde başını salladı ve ona gülümsedi.
Harry tekrardan dışarıyı izlemeye başladı. Dün geceki kötü olayları hatırlayarak sıkılmanın gereği yok diye düşündü çünkü şu an kovuğa dönüyordu.
okuyanların yorumlarını alayım