nagıhan sağol
işte ikinci bölüm baya uzun oldu ama okursanız sevinirim
2. Bölüm: Kara DelikUyandığımda hava akşam bıraktığım durumdaydı.Gece üşümüştüm ve boynum tutulmuştu.Aynı zamanda birbirinden korkunç kabuslarla boğuşmuştum.Alt kattan güzel kokular geliyordu.Sanırım evde çok zaman geçiren insanlar nasıl yemek yapılacağını da kıvırıyorlardı.
Babama “Günaydın!” dedim ve hemen masaya oturdum.Krepi gerçekten çok severim.Bunu babam da biliyor olmalı ki masada bir krep dağı vardı.Yiyebildiğim kadarını mideye indirdim.Bu sırada günün geri kalanını düşünmemeye çalışıyordum.
Üzerimde büyük bir baskı hissediyordum.Genellikle zor arkadaş edinirim, içe kapanık bir insanımdır.Babamın nasıl biriyse ben de tam tersi yaratılmışım.Anneme daha çok benziyorum.Az konuşur öz konuşuruz annemle.Ya da birbirimizle o kadar çok vakit geçirdik ki artık gözlerimizle haberleşiyoruz.Babamın bu halime alışması biraz uzun sürebilir.
Kahvaltımın son lokmasını çiğnerken babam sohbeti başlatmaya karar verdi.
“Sanırım bugün için heyecanlısın.Yeni br okul, yeni insanlar, yeni öğretmenler...Birkaçını tanıyorum, fena değiller.Yani sorun yaşayacağını zannetmem.”
“Umarım.” diye kestirip attım. Babam sohbeti devam ettirmek istiyordu.
“Bu sabah konuşmak istemiyor musun? Belki de sözcük depoluyorsun, ha?” dedi gülerek.
“Evet baba şimdiden çenemi yormak istemem.Sence bugün çok üzerime gelirler mi?Yani ödev olarak?”
“Onu bilemem ama insanların ilgi odağı olacağını hissediyorum.Buraya ilk ayak bastığım günü hatırlıyorum da, büyük bir curcuna olmuştu.Ama tabi ki sonradan ilgilerini kaybediyorlar ve seni aralarına kabul ediyorlar.”
“Bunu gelecek göstericek.Bu arada okul nerede? Nasıl gidilir?”
“Aslında bugün seni ben götürsem iyi olur.Çıkışta da seni biriyle tanıştırmak istiyorum.Arabasını satıyormuş ama sen görmeden almak istemedim.”
“Çok iyi fikir.Çıkalım mı?”
“Hadi bakalım arabaya!”
Yolda yine sohbeti kesip dışarıyı izlemeye başladım.Her taraf yemyeşildi.Maalesef şehirde pek ağaç görmediğim için aralarından sadece birkaçının ismini tahmin edebildim.Ağaçlar o kadar sık ve yüksekti ki aralarından güneş ışığı geçmiyordu.Bir ara ormanda yürüyüş yapmaya karar verdim ve okul hakkındaki endişeli düşüncelerime geri döndüm.
Bir süre sonra babam düşünce bulutumu dağıtarak: “İşte geldik tatlım.Seninle kalmama gerek var mı?” diye sordu.
“Benimle kalmak mı? Hayır! Yani hiç gereği yok.Herşeyi halledilmiş say.Çıkışta görüşürüz baba!” diyerek arabadan çıktım ve okul binasına doğru yöneldim.
Danışma küçük bir odadan oluşuyordu.Odanın sağ tarafında bir masanın arkasında orta yaşlı kadın bir takım evraklarla ilgileniyordu.Duvarlar kum bejiydi ve üzerlerinde pek çok tablo asılıydı.Odanın sol tarafında bir kapı vardı ve yanındaki tabelada “Revir” yazıyordu.Masanın arkasındaki kadına doğru yöneldim.
“Merhaba ben Marnia Jace.Yeni kayıt oldum ve sanırım sizden bazı belgelerle haftalık programı almam gerekiyor.” dedim.
Kadın adımı duyunca hemen kafasını kaldırdı.
“Oh, merhaba.Okula hoşgeldin.Yanılmıyorsam Nick Jace’in kızısın.”
“Evet.” dedim afallamış bir şekilde.
“Canım şaşırmana lüzum yok.Burası küçük bir kasaba.Herkes herkesi tanır.İşte, evrakların burda.Bina içinde yolunu bulmakta pek sorun yaşayacağını zannetmiyorum ama her katın merdiveninin yanında katın krokisi bulunur.İyi şanslar.”
Hızlı adımlarla danışmadan çıktım ve ders programıma baktım.İlk ders Coğrafya’ydı.Bu derse bayıldığımı pek söyleyemezdim.Aynı zamanda dersi düşüncek halim de yoktu.Kendimi sadece kaybolmuş hissediyordum.
Merdivenin yanındaki krokiye baktım.Sınıfım bu katta değildi.Bir üst kata çıkmaya karar verdim.Merdivenleri tırmanırken insanların bana merak dolu gözlerle baktığını farkettim.Yüzüme sahte gülümsememi yerleştirdim ve devam ettim.
Sınıf ikinci katta merdivenlerin hemen yanındaydı.İçeri girdiğimde öğretmenin çoktan yerine oturmuş olduğunu farkettim ve tanışma merasimi olmadan bu dersi atlatamayacağımın farkına vardım.
Hemen öğretmen masasını yanına gittim ve öğretmenle konuştum.
“Günaydın ben Marnie Jace.Umarım geç kalmamışımdır.”
“Günaydın.Hayır geç kalmadın.Bugün derse biraz erken geldim.Hadi seni arkadaşlarınla tanıştıralım.”
Acaba hiç tanışmadışım kişilerin arkadaşım olabileceği gerçekten bu adama mantıklı mı gelmişti? Henüz gördüğüm bir insanın zekası hakkında yüzeysel bir görüş edinmek hoşuma gitmese de kafamdan komik düşünceler geçti.
“Evet çocuklar.Marnia aramıza yeni katıldı.Kendisi tahmin edebileceğiniz gibi Nick Jace’in kızı.Marnia arkada boş bir yer var, oraya geçebilirsin.” dedi ve beni yerime gönderdi.
Yüzüm kıpkırmızı olmuş bir şekilde arka sıraya doğru ilerledim.Yanından geçtiğim sıralardaki yüzler bir bir bana çevrildi.Sırama oturup büzüldüm.”Biraz daha büzülürsem yok olabilirim.” diye düşündüm ama bu düşünce şu an beni rahatlatamadı.
Sıramın çaprazında oturan tamamen arkasını dönüp bana:
“Selam Marnia, ben Peyton.Kasabaya hoşgeldin.” dedi.
“Marnie.” Diye düzelttim ve devam ettim.”Evet gerçekten burayı çok sevdim.Her taraf yemyeşil.Zaten hemen hemen her yaz buraya babamı ziyarete gelirim.” dedim ama biraz da çok bilgi verdiğim çin pişman oldum.
“Marnie tanıştığmıza memnun oldum.” dedi ve önüne döndü.Yanındaki kızın kulağına bir şeyler fısıldadı ve gülüştüler. Neden güldüklerini merak ettim ve sonradan karnım ağrımaya başladı.
Ders bitiminde kız yanıma geldi ve şimdiki dersimin ne olduğunu sordu.Kimya dersliğine kadar bana eşlik etti ve kendi dersliğine doğru yol aldı.İyi bir kıza benziyordu.Tabi insanlar hakkında hemen karara varmak canımı çok yakmıştı.
Boş bir sıra bulup yerime oturdum.Beni gören insanlar yine gözlerini bana çevirdiler ama farketmemiş gibi davrandım.Öğretmen içeri girdiği gibi beni gördü ve yanına çağırdı.
“Bakıyorum hemen sınıfa uyum sağlamışsın Marnia.”dedi. Cevap verme fırsatı bulamadan devam etti.”Arkadaşlar bu Marnia.”diye sınıfa seslendi.
“Marnie.”diye düzelttim.
“Marnie aramıza yeni katıldı ve umarım onun burada rahat hissetmesini sağlarsınız.”dedi.
Koşar adımlarla sırama koştum.Ayağım kaydığı sırada kendimi sıraya attım.Etrafımdakiler gülüşlerini saklamaya çalışarak bana bir an baktılar ve öğretmenin çağrısıyla başlarını çevirdiler.Ders bitiminde bir çocuk yanıma geldi ve içten biçimde
“Selam Marnie!Nasıl gidiyor?”diye sordu.Biraz kekeleyerek cevap verdim.
“İiiyi gidiyor.”
“Ben Adam.Duyduğuma göre yazarın kızısın, değil mi?”dedi.Bu çocuk gerçekten kabaydı ve kendini beğenmişti.
“Evet yazarın kızıyım.”dedim alaycı bir şekilde.
“İstersen sana okulu gezdirebilirim.”
“Teşekkürler ama sanmıyorum.Zaten neyin nerde olduğnu öğrendim bile.”diye yalan söyledim.